1)Öğretmenlik dışında bulabileceğiniz iş sayısı son derece kısıtlıdır.
Sözel bölümlerin malesef ki öğretmenlik ve türevleri dışında üretime katılabilecek, meta üretecek, teknik bilgi gerektirecek kısımlarda pek iş fırsatı mevcut değil. Çağımızın gidişatını düşünürsek...
2)Öğretmenliği olmayan bölümlerden sözel okuyanlar da ancak ve ancak okulda akademisyen olarak kalıyorlar.
Aslında o da bir nevi öğretmenlik. Tarih, edebiyat, felsefe ve benzeri sözel bölümlerde okuyanların pek çoğu yüksek lisans ve doktora yapmaya devam etmekte, buraya kadar başarırsa sonrasında da araştırmacı olmaktadır. Eğer ki üniversitede bir araştırmacı olmayı başarırsanız bu; sizin mesleğinize saygı duyan insanların arasında kalarak geçiminizi rahat şekilde sağlayabileceğiniz yegane fırsatlardır.
3)Dolayısıyla; kendinizi bir tarihçi, felsefeci olarak hayal ederken başka bir işle uğraşan bambaşka bir insana dönüşebilirsiniz.
Akademik devam edemeyen, öğretmen de olamayan, sonra da dışarıda 2000-3000 TL maaşla bulduğu bambaşka bir iş fırsatını değerlendirip buradan devam eden fazlasıyla sözelci mevcut.. Hatta kendi işini yapanlar da var. Sembolik olarak okunabiliyor yani bu bölümler..
4)Topluluk içerisinde üstü kapalı bir şekilde olsa da cahil insanlar nezdinde etiket sorunu yaşayabilirsiniz.
İnsanın bir tane çarpası geliyor evet. Makine mühendisi (her gün kıraathaneye gidiyor).. Vaay müyendiz bey… Tarihçi (bilmediği şey yok), Hee iyi ya diploman olsun da…
5)Sözlü edebiyatın, yani sözel zekanın bir beceri sayıldığı çağlar malesef geçiyor. Biliyorsunuz sosyal medya, anlık tüketim..
Buna bir kitaptan repliği kopyalayıp yapıştırıp o kitabı okumuş gibi yapmak gibi, inanılmaz hızlı ilerleyen değişimin insanları dinlemeye tahammülü olmayan, çabuk sıkılan, hayatın asıl zevklerini unutan moronlara çevirmesi gibi unsurlar da eklenebilir..:) Artık uzun uzun edebi çözümlemelerin, tarihsel analizlerin, felsefi aforizmaların pek prim yapmadığı, post-modernist bir çizgiye doğru girmiş bulunmaktayız. Seçilim sözelcilerin elenmesinden yana ilerliyor. Sosyolojik anlamda tabii..
6)Eğer sadece ezberci bir sözelciyseniz size kötü bir haberimiz var: Bunlara meraklı olan sayısalcılar aynı zamanda sözelcilerin bildiği şeyleri de bilebiliyor…
Sizi özgün yapan şey hiç kimsenin taklit edemeyeceği sanatsal yetenekleriniz, düşünme kabiliyetinizdir ancak. Bir sözelciyi gerçekten işinin ehli olan, kaliteli bir sözelci yapan şey budur kanımca. Sırf kolaya kaçmak için ve sırf edebiyat tarihini, felsefi akımları ezberlemek suretiyle sözel bir bölüm okuduysanız, sayısal çıkışlı olup aynı zamanda edebiyata, felsefeye meraklı birinin aynı şeyleri bilmesi, kısmen fikir yürütebilmesi, hatta az biraz kürsüde ders anlatabilmesi bile mümkündür. Hatta sayısal bir bölümden mezun olup da araştırmacılık yapan, çeşitli sözel projelerde çalışan, yazarlık yapan, kitap yazıp gayet beğeni toplayan, yani belli bir seviyeye kadar sanatsal yeteneği olan pek çok sayısalcı da mevcut.
7)Gelmiş geçmiş en büyük tehlike sözelci dostlar: Yapay zeka, bütün iş alanlarınızı tek tek temizliyor!… Lütfen görmezden gelmeyin.
Edebi külliyatlar, tarihi arşivler, felsefi akımlar, hepsinin ama hepsinin yapay zeka ile bir insandan çok daha hızlı ve işlevsel bir şekilde halledilmesi mümkün artık. Bir tarih öğrencisinin yapay zeka destekli bir sistemden her şeyi öğrenebilmesi dahi mümkün. İşin kötü yanı ne biliyor musunuz? Bir yapay zekaya J.K. Rowling’in Harry Potter serisi okutulup sıradaki cildini yazması bile sağlandı. Yani yazarın algoritmalarını saptayıp roman yazabilen, hatta ve hatta gazete makaleleri yazabilen yapay zekalar var artık gündemde. Yani Terminatör, Matrix, vs. vs. aklınıza gelebilecek tüm bilim kurgu dizilerinde ve filmlerinde gördüğünüz o futuristik dünyalar bir bir gerçek oluyor. Dolayısıyla; siz sözel okuyup kendi hayatınızı doya doya yaşasanız bile bir sonraki kuşak için durumun aynı olmayacağını aman bilesiniz..
Comments