Hızlı Okumayla ilgili temel bilgileri vermeye devam ediyoruz sevgili Study Away okurları. Bu teknik; size öğrencilik yaşamınız boyunca gerçekten çok çok yardımcı olacak, size inanılmaz bir verim ve vakit tasarrufu kazandıracak olan harika bir teknik ve düşük bütçeli öğrenciler olarak bu olay hakkında Study Away farkıyla bilgilenmenizi, kısmen de faydalanıp egzersiz yapabilmenizi istiyoruz.. Bu yazımızda da ‘Hızlı Okuma nedir ne değildir? Hızlı Okuma hakkında yanlış bilinenler nelerdir? Hızlı okuma denen olay nasıl ortaya çıkmıştır?’ gibi konuları irdeleyeceğiz.
NOT: Yazıda verilen bilgiler Prof. Dr. Reha Oğuz TÜRKKAN ve Tuğrul TÜRKKAN tarafından kaleme alınan ‘Kendi Kendine Hızlı Okuma’ kitabından alıntıdır. Ücretsiz olarak hızlı okumayı öğrenme fırsatı sunan bu kitaptan faydalanmak suretiyle biz de internetin fırsat eşitliği yaratan ortamın gereği, özellikle buralarda gezinen öğrencilerin de ana hatlarıyla böyle bir kendini geliştirme imkanından yararlanmasını istiyoruz. Bir ücretli kurs kadar olmasa da.. Daha fazlasına ulaşmak isteyenler kitap satan birçok platformdan söz konusu kaynağı satın alabilirler..
Sayısız akademik çalışmaları ile Türkiye’nin görüp görebileceği en büyük bilim insanlarından olan merhum Prof.Dr.Reha Oğuz Türkkan’ı ayrıca saygıyla ve rahmetle anıyoruz.
1)Hızlı Okumanın Tarihçesi, Hızlı Okuma nasıl ortaya çıktı?
Çok çok ilginç, çarpıcı ve son derece alakasız gözüken bir hikayesi var Hızlı Okuma’nın ortaya çıkışının.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Luftwafe (Alman Hava Kuvvetlerinin) uçakları Londra’yı gece-gündüz bombalıyorlardı. Ingiltere göklerinde İngiliz ve Alman uçakları savaşır, birbirlerine girerlerdi. Londra cıvarında kulelerde gözcüler, yaklaşan uçakların amblemlerini görüp, dost mu düşman mı anlamaya çalışırlardı. Düşman işaretlerini görür görmez de alarm düğmesine basarlar, halkın vaktinde koşmasını sağlarlardı.
Benzer şekilde, İngiliz pilotlarının da yaklaşan uçağın amblemini çok çabuk fark etmeleri hayati derecede önem taşımaktaydı.
Ne var ki, çok kere gözcüler ve pilotlar uçak amblemlerini seçmeden geç kalıyorlar ve bombalar düşmeye başlıyordu. Bunu önlemek için İngilizler, Ohio Üniversitesinden Dr.Renshaw’un buluşlarıyla, şimdi ‘takistoskop’ dediğimiz aleti geliştirdiler.
Göz hızını geliştiren basit bir mekanizmaya sahip bu alet, muhtemelen birçok İngilizin hayatını kurtarmıştır. Merceği saniyenin %25’i, 50’si ve 100’ü hızla açılıp kapanan bu araçla, pilot ve gözcüler yetiştirildi.
İngiliz ve Alman uçaklarının oldukça büyük resimlerini göstererek başlanan çalışmada, resimler gitgide küçültüldü; resmin belirip kaybolma süresi gitgide kısaltıldı. Bu çalışma sonucu, katılanların idrak hızları şaşırtıcı seviyelerde yükseldi. Böylelikle bombardıman uçakları çok daha erkenden teşhis ediliyor, haliyle pilotların reaksiyon hızları artıyor, gözcüler halka daha çabuk haber verebiliyordu. Daha sonraları, bu icattan Amerikan Kara ve Deniz Kuvvetleri pilotları da yararlandı.
2)Eee, icadı yapanları tebrikler de Hızlı Okuma nerede?… Geliyor...
Amerika’da eğitimciler bunu duyunca, aracı, kelime seçmeyi hızlandırmada denediler ve böylelikle ‘Hızlı Okuma’ doğdu. Yani dediler ki; amblem seçmek üzere eğitilen göz, daha hızlı okumak için aynı teknikler vasıtasıyla da eğitilebilir. Böylece kişilere daha hızlı okuma yaptırtmak üzere eğitimler başladı.
Gözün, vücudun herhangi bir diğer organı gibi, egzersiz gördükçe daha ‘etkili’ olmaya baladığını ıspat ettiler. Böylelikle ‘tembel göz’ daha atik davranmaya ve gördüğü şekli (resmi, amblemi, sayıyı, yazıyı) daha hızlı olarak beyne (asıl görme fonksiyonunu gerçekleştiren merkeze) yollamaya alıştı.
3)Hızlı Okuma’nın dünyada gelişimi
Ellili yıllarda, Amerika’da bolca bulunan girişimciler, hemen bunu kurslar düzenleyerek öğretti. Belirli bir kabul süresinin ardından da okullar Hızlı Okuma’yı benimsemiştir.
Şu an Amerika’da, İlköğretimden üniversiteye kadar her seviyede ‘Speed Reading’ dersleri verilmekte ve öğrenciler bu teknik üzerine dersler almaktalar.
Sonraki bilimsel ölçümler gösterdi ki göz, bir silueti yani bilinen bir kelimeyi saniyenin yüzde biri hızla görüyor ve anlıyor. Hatta kelime silik olsa bile!.. Hani kelimelerin aralarındaki harflerin değiştirildiği halde kelimeleri tanıyarak yazıyı okuyabildiğimiz, harflerin üst yarısının gözükmesine rağmen yine metnin tamamını okuyabildiğimiz deneyleri hatırlarsınız, aynen o hesap…
Nihayet, son 2-3 yıldır, Sağ Beyin ilk olarak devreye sokulursa, sonraki Sol Beyinli Hızlı Okuma’nın daha da hızlı olduğu öne sürüldü.
4)Hızlı Okuma sahasında olanlar bununla da bitmedi…
Bambaşka yönden bir buluş da, Hızlı Okuma’ya yeni bir boyut daha kattı. Sinema ilk çıktığında perde küçücüktü ve çekimler o küçük alana sığacak şekilde yapılırdı. Çünkü gözün, başı çevirmeden ancak bu kadar bir alanı görebileceği sanılırdı. 1950’lerde, psikologların ‘algılama eşiği’ deneylerinde gösterdikleri ‘göz ucuyla da görme’ gerçeğini Hollywood kaptı ve perdeyi bugünkü büyüklüğüne çıkardı. Az sonra da, üç kamerayla çekilen ‘Cinerama’ 180 derece, bir yarım-çember perdeyle, özel gözlük olmadan da üç boyıtlu görüntüyü getirdi.
Bütün bunlar gösterdi ki göz, başı sağa-sola çevirmeden de çok geniş bir alanı görebilmekte (gelecek sefer sinemaya gittiğinizde dikkat edin; o kocaman perdede filmi seyrederken başınızı sağa sola çeviriyor musunuz, yoksa perdenin orta bir yerine bakıp tamamını görebiliyor musunuz?)
Bu buluşu da Hızlı Okuma’ya uyguladılar ve tek tek kelimelerle bakma yerine, satırın daha geniş bir bölümünü görmenin, yani 2-3 hatta 4 kelimeyi birden görmenin pekala mümkün olabileceğini ıspat ettiler. Böylece Hızlı Okuma en etkili biçimini aldı.
5)Hızlı Okuma kurslarının gelişimi
İlk kurslarda sadece ‘takistoskop’ çalışmaları yapılmaktaydı. Halbuki, tek başına takistoskop, idrak hızını yükseltmekte yetersiz kalıyordu. Gözün görme yetisinin bir üst sınırı vardı. 100 metreyi 10 saniyede koşmanın çok zor olması gibi, insan gözü de tek kelime okuyarak azami 400’lere çıkabiliyordu. Ayrıca; göz hızının düşmemesi için, göz idmanlarının belirli bir düzende yapılması gerekmekteydi. Blok blok okuma sayesinde Hızlı Okuma daha az meşakkatli bir uğraş haline geldi (Beyin geniş bakmaya alıştığında, göze çok yüklenmeden de okuma hızı yüksek seviyelere ulaşabilir hale geldi.)
6)Böylelikle, Hızlı Okuma’nın iki gelişme çizgisini gördük:
Birincisi göz, talimle, gitgide daha hızlı görmeyi öğrenebilir; tıpkı şınav, barfiks çekmekle, ağırlık çalışmakla kol kaslarının gelişmesi gibi.
İkincisi göz, gene talimle, satırın 2-3 sözcüğünü, hatta tamamını bir bakışta görmeyi öğrenebilir. (Fotografik görme gibi bir nevi..)
Şöyle ki; 2000’li yıllara girerken beyin ve algılama üzerine yapılan araştırmalar, farklı ve yepyeni bir okuma tekniğine önayak oldu. Bir değil de iki beynimiz olduğu gerçeği ve bu iki beynin işlevsel farklılıkları olduğu ortaya çıktı. Sol beyin mantıksal bir şekilde parçaları analiz etmekteyken, sağ beyin bütünü seziş yoluyla algılıyordu.
1990’lı yıllarda Dr. Paul Scheele, PhotoReading ismini verdiği bu tekniği geliştirdi. 1997 yılında World Future Society’nin (Dünya Gelecek Örgütü) yıllık kurultayında, (Bu kitabın iki yazarının da katıldığı) bir seminer düzenlendi.
Ön bir rahatlama gevşeme yöntemiyle sağ beyin baskın hale getiriliyor. Bu sayede tüm bir sayfanın fotoğrafı zihinde canlanıyordu.
Bu çalışmanın sonuçları ve bilimsel geçerliliği halen tartışılmakta.
Dakikada 20.000-25.000 kelimeler gibi muazzam seviyelere ulaşmak mümkün mü?…:)))
7)Peki ne kadarlık bir başarı sağlar bu hızlı okuma? Neyin nesidir? İnternette yazan her şey doğru mudur?
Hızlı Okuma eğitimi sayesinde okuma hızınızın kaça çıkacağını merak etmektesinizdir mutlaka. Bu konuda biraz araştırma yapmışsanız, gazetelerde, dergilerde okumuş, televizyonda izlemişseniz, kafanızı karıştıracak çeşitlilikte yorumlarla karşılaşmışsınızdır. 500 diyen, 1000 diyen, 5000 diyen… 3 kat diyen, 5 kat diyen, 10 kat diyen… Öncelikle bir dipnot verelim: Ortalama bir Türk okuyucusunun hızı dakikada 180 kelimedir. Eğitimini tamamlamış bir Hızlı Okuyucu 400-800 aralığında okur.
Bu konu üzerinde önemle durmakta fayda var. Birkaç yıl önce bir TV programında ‘Hızlı Okuma’ tartışılıyordu. Konunun uzmanı olarak katılan kişi, kursuu bitirenlerin dakikada 10.000 kelime okuyabildiklerini iddia etti.
Bir başka gerçekdışı iddia da, Hızlı Okuma kursları veren (ve başka bilimsel konularda ciddi olan) bir Enstitü’den geldi. Yayınladıkları kitapçıkta Türkiye’de ve Amerika’da, dakikada 6.000 ve 7.000 kelimelik hızlara ulaşan rekor sahipleri emsal gösterildi. Gönül isterdi ki, bu hızlara Göz Gezdirme teknikleriyle erişildiğini, üstelik rekorcuların okuma konusunda olağanüstü yetenekli olduklarını, yani istisnalı bir durum olduğunu da belirtsinler.
Gene istisnalı ama, Hızlı Okuma öğrenimi gördükten sonra gerçekten hızı 2.000 kelimeye ulaşan J.F. Kennedy ile 1.400 hızına varan merhum Adnan Kahveci sakıncasızca zikredilebilir.
Şu muhakkak ki herkes, doğuştaki ve yetişmesindeki yeteneğe göre, en iyi talimden sonra bile, azami hıza farklı varabilecektir. ALGE’nin 15 saat süren kurslarını bitirenler, aynı dersleri aldıkları ve aynı egzersizleri yaptıkları halde, kimi 300’lere, kimi 600-700’lere, çok az bir kısmı da 1.000-1.100’lere varmışlardır. Bu da çok iyi demektir, çünkü başlarken hızları dakikada 80 veya 150 ve bazen de 200-250 kelimeydi. Yani 15-20 saatlik bir eğitimden sonra okuma hızlarını 2, 3 veya 4 katına çıkarmayı başarmaktadırlar.
8)Hızlı Okumayla ilgili hurafeler burada da bitmek bilmiyor
Bakın bu konunun iki uzmanı (B.A.Blaha ve J.M.Benett) ne diyor: “TV şovlarını platform gibi kullanan aşırılar bize dakikada on bin, on beş bin, yirmi bin sözcük okuyabileceğimizi söylüyor…
Dakikada okudukları on binlerce sözcükle övünenler var. Boş ve aptalca bir iddia! Dakikada 20-30 bin sözcük okuyab biri kitapları şöyle bir karıştırıyor olabilir, ama asla okuyor olamaz. Çok az istisna dışında, dakikada 2.000 sözcükten fazlasını okuyup anlamak mümkün değildir.. Benim sınıflarımda okuma hızı dakikada 125 ile 900 arasında değişmektedir. Bu bazı öğrencilerin diğerlerinden yedi kat daha hızlı okuduğu anlamına gelir.”
9)Tabii ki Hızlı Okumanın kalitesi, okuma hızı kadar, o hızla beraber koruduğunuz anlayabilme kapasitesiyle de ölçülür. Buna dikkat...
Dikkat edilecek nokta, hız kadar, anlamanın da çok önemli olduğudur. Isterseniz dakikada elli bin kelime okuyun, bir şey anlamamışsanız ne diye zahmete giriyor ve gözünüzü yoruyorsunuz.
Aşırıya kaçanlardan bir diğeri, vaktiyle, Türk 2000 Vakfı’nda asistan olarak görev almış Muhsin Kadıoğlu.
Kitabında kursunu alanların, ‘tam anlayarak 500 sayfalık bir kitabı bir saatte okuyup bitirebileceklerini’ yazıyor.
Şöyle bir hesap yaparsanız abartmanın imkansızlığı ortaya çıkar: Bu ölçüye göre herhangi bir hızlı okuma mezunu 1 dakikada 2.500 kelime okuyacak demektir! Daha ‘insaflı’ bir başkası bir kitabın iki saatte bittiğini ileri sürüyor.
Normal bir kitap 250-300 sayfadır. Orta boy bir kitabın sayfalarında aşağı yukarı 245-250 kelime vardı, demek ki bir kitap 61.250-75.000 kelimeden oluşur, talim görmemiş bir okuyucu dakikada 150-200 kelime okuyabileceğinden, o kitabı ancak 300-360 dakikada bitirebilecektir; bu da 6-7 saat eder.
Hızlı Okuma kurslarından geçmiş vasat bir okuyucu ise dakikada 400 kelime okuyor diyelim: o da yaklaşık üç saatte okuyabilir (nadir rastlanan, dakikada 800-1000 kelime o kitabı 1.3-1.4 saatte anlayarak okuyabilirler.) Oysa mübalağacılar, hemen hemen bütün öğrencilerinin 250-300 sayfalık bir kitabı bir saatte okuyabileceklerini ileri sürüyorlar.
Belli ki bu iddialar, Göz Gezdirmeli, Atlamalı ve az buçuk anlamalı okuma rakamlarını kullanıp, her şeyi okuyup iyi anlama metodu olan Hızlı Okuma diye yutturmaya çalışmaktalar.
Yeni çıkan Sağ Beyni baştan devreye sokarak okumada da abartmalar göze çarpıyor ama, ‘Kaymağını Alma’ bakımından hızı arttırdığı kesin.
10)Peki Hızlı Okumanın faydaları “gerçekçi boyutta” ne kadardır?
Diyelim ki, şu anda (yani talim görmeden) bir romanı dakikada 200, ağır bir konuyu 80 kelime düzeyinde okuyor ve okuduğunuzu anlıyorsunuz: 20-25 saatlik bir ders veya kitaplı talimden sonra hafif konuyu dakikada 600, ağırını 300 hızla okur, anlayışınız da %70-90 düzeyinden aşağı düşmüyorsa, hakkıyla sevinebilirsiniz. Bu demektir ki, okumak isteyip de okuyamadığınız pek çok şeyleri rahatça bitirir, mecbur olduğunuz ders kitaplarını, dosyaları, bilgisayar ekrarnını dörtte bir zamanda tamamlayabilirsiniz.
11)Öğrenim seviyesine göre hızlar
Okullarımızda öğrencilerin şimdiki okuma hızları (bir dakikada okudukları kelime sayısı) şöyle belirmiştir.
Talimsiz üniversiteliler dakikada 120-200 kelime okurlar. Yaşlılarda düşüş görülür (100-150 kelime).
Talimle şimdiki hızınız 3-4 kat artabilir. Böylelikle bir saat yerine 20-25 dakikada okur bitirirsiniz.
Normal bir insan kitap, gazete, dergi, dosyalar, raporlar, evraklar, mailler vb. Okumaya günde bir buçuk saatini ayırmak zorunda kaldığını düşünürsek, bu kişi ayda toplam 45, yılda da 540 saatini okumaya harcıyor demektir. Etkin Hızlı Okuma Eğtimi almış bir yetişkin, normal okuma hızının, ortalama üç katına çıkar. (Belirli bir alışma döneminden sonra, bu rakam dört beş kata yükselebilir.) Bu durumda, aynı miktarda materyali günde 30 dakikada, ayda 15 saatte, yılda da toplam 180 saatte bitirecektir. Yani her ay 30 saat, tüm yılda da 360 saat, yani 45 iş günü fazladan vakti kalacaktır. Üstelik okuduklarını dah da iyi anlamış olarak..
12)Hızlı Okuma size ne kazandıracak?
-Okumayı seviyorsunuz, okumak istediklerinizin hepsine vakit yetişmiyor.
-Okumayı değil, başka bir şey yapmayı, eğlenmeyi seviyorsunuz, fakat okumaya mecbur olduğunuz şeyler var.
-Öğrencisiniz ve okunacak yığınla kitap, yığınla not var!…
Uygulamalarla eğitime önem veren Amerika’da bile okumak eğitimin %84’ünü alıyor. Bizde daha çok tabi.. Okumakla bitmiyor, saatler yetmiyor, kapanıp kalıyorsunuz.
-Belki de vakit kalmadığı için el süremediğiniz başka kitapları da okuma fırsatı bulsam diye düşlüyorsunuz… Peki hızınızı iki kat arttırıp da onları da okuyabilmek mümkün değil mi?
-Gazete, dergi, kitap, roman okumayı seven bir insansınız. Ama dergiyi, gazeteyi, bitiremeden boş vaktiniz bitiveriyor. Kitap ya da roman sürünüp duruyor. Birkaç sayfa ancak okuyorsunuz ki, saatler geçmiş oluyor, başka işler bastırıyor. Çok kere de bitmemiş olarak bir rafta toz kapıp unutuluyor. İstemeye istemeye, ‘kitap okumayanlar’ kalabalığına katılıyorsunuz.
Gazeteyi, dergiyi bir çırpıda okuyup bitirebilseniz.. Kitap ve romanlarınızı yarı zamanda okuyabilseniz.. İyi olurdu, değil mi?…
-İş adamısınız, avukatsınız, devlet memuru veya yöneticisiniz. Dağ gibi evrak, rapor, dosya okumanız lazım; iş saatleri yetmiyor. Herkes eve giderken siz büroda kalıp yalnız başınıza okuyup duruyorsunuz. Ya da çantayı doldurup eve iş götürüyorsunuz.
Bu evrakı, raporları, dosyaları daha hızlı okuyabilseniz, bol bol vaktiniz olsa nasıl olurdu?…
Hızlı okumayla ilgili eklemek istedikleriniz mi var? Buyrun hemen yorum kısmına alalım sizi..:)
Ayrıca; diğer yazılara gitmek için aşağıdan linke tıklayabilirsiniz..:)
Comments