1 sene geçirince siz zaten olayı çözeceksiniz. Ama müstakbel üniversite öğrencilerinin kaygılarını, akıllarında bulunan soru işaretlerini gayet iyi biliyoruz, empatisini gayet iyi yapıyoruz.. Bu yüzden de sizler için kısa ve öz bir rehber hazırladık sevgili kardeşler. Keyifli okumalar..
1)Üniversite; kendinizi alabildiğinize geliştirebileceğiniz hayatınızın en güzel, en verimli 4 yıllık periyotlarından biridir…
Bazıları için daha uzun sürebilir tabii bu..:)
2)Fakat üniversite, size bir şeyleri zorla öğretecek olan bir kurum da değildir.
Kimse anneniz babanız, lise hocalarınız gibi kollarınızdan tutup götürmez sizi etkinliklere, derslere… Bir bilgi kaynağı olarak üniversite; ‘Ben her zaman buradayım. İstediğin zaman gel bir çayımı iç.’ diyen inanılmaz misafirperver olan, ama hiçbir zaman size bir adım atmayacak olan bir hancı gibidir.
3)Üniversite; gerek arkadaşlık ortamı, gerek karşı cins açısından en şanslı, en bolluk içerisinde olduğunuz zaman dilimidir…
Duygularınızın geliştiği, yeni yeni deneyimlerle hayatı öğrencidiğiniz en güzel çağlardan biridir. Mezun olduktan sonra çevreniz 1.000 birimden 1 birime düşer. Vakit ayırabildiğiniz insan sayısı ya 2 ya 3 olur. Abartısız bir şekilde...
4)Gelin görün ki üniversite, sizi hayatınızın sonuna kadar idare edebilecek bir kıraathane de değildir…
Üniversitede yan gelip yatmanız, sosyalliği biraz fazla abartmanız halinde 25-30 yaş arasında biraz biraz pişmanlıklar duyabilirsiniz.
5)Üniversite; lay lay lom, kaygısız, sevgi ve saflık dolu ilişkiler yaşayabileceğiniz yegane evredir dostlar…
Çünkü kişi hala öğrencidir. Hayata karşı fazla kaygısı yoktur. Ama mezuniyetten sonra; 23-30 yaş arası diyelim, başladığınız ilişkilerde aşktan çok daha bir realistliğin, daha bir evrimsel (hmm bana bakabilir bu) gibisinden bir anlayışın hakim olduğunu göreceksiniz malesef. Bu yüzden bir kızı seviyorsanız; mutlaka sevdiğinizi söyleyin. Bir çocuğa aşıksanız, bunu geri tepmeyin…
6)Gelin görün ki üniversiteler Amerikan Pastası da değildir…:)
Aman arkadaşlar.. Yani yüzde 5’lik bir dilim olarak belki bulabilirsiniz o diziler gibi hayatları… Ama gerçekte üniversiteler ne öyle saldım çayıra mevlam kayıra bir sürece sahiptir, ne de burası Amerika’dır. Hayaller, hayatlar olmayın sonra…:) Az beyefendi olun, hanımefendi olun, düsturlu olun. Gayet güzel anılar ya da gayet güzel evlilikler elde edeceğiniz muhakkaktır..:)
7)Üniversiteler; hocalarınızla, araştırma imkanlarıyla sınırsız bilgiye ulaşabileceğiniz, ilminizi geliştirebileceğiniz bilim teknik yuvalarıdır. Size zalimce davranan patronlar yoktur burada…
Yani hocanızla anlamadığınız bir konu, üzerinde çalıştığınız bir proje hakkında konuşursanız terslenmezsiniz. Fırsatları kovalarsanız, girişkenlik yaparsanız ‘Ne kadar hevesli bir çocuk’ derler ve yardımcı olurlar size. O kadar ciddi olmanıza gerek yok…
8)Ama tabii ki de buradaki ortam bir lise gibi değildir..
30-40 kişilik sınıfınızda bir lise hocası ‘Sen Ahmet, neden dinlemiyorsun?’ gibisinden size özel olarak hitap ederken üniversitenin koca amfisinde o dersi dinleyen yüzlerce genç beyinden birisinizdir sadece. Uyumanıza da, derse girmemenize de kimse karışmaz. Soracağınız bir soruyu sizin sormanız, öğrenmek istediğiniz bir konunun peşinden sizin gitmeniz gereklidir. Aslında işin özünde olan şey ne biliyor musunuz? Hocaların biraz daha samimi, biraz daha rahat tutumu haricinde bundan sonraki hayatınızda kendinizi geliştirmek, istediğinizi elde etmek hususunda her şey aynı olacaktır. Hatta bazen daha da zor…
9)Sonuç olarak dostlar; iş hayatınızla gençliğiniz arasında bir köprü olan üniversiteler, hayatınızın asla bir daha geri gelmeyecek olan evresidir.
Yalvarırım size oturup online oyunlar oynamayın, batak masalarında kendinizi heba etmeyin. Yapacak bir iş olmadığında ‘iyi yatak o zaman’ diye evde pineklemeyin. Uğraşın bir şeylerle, hiçbir şey mi kalmadı? Alın bir bira, için, dışarıda kızlarla tanışmaya çalışın. Daha olgun yaşlarda yapacak cesareti kendinizde bulursanıuz, bu sefer de vaktiniz olmayacak çünkü..
Comments